Blog

İş Hayatında Duygusal Zekanın Gücü

Öncelikle insan odaklı bir iş kültürü oluşturarak, çalışanları sadece “kaynak” olarak görmek yerine onları duyguları, beklentileri ve farklılıklarıyla birer birey olarak kabul ederek işe başlayabiliriz. Bu bakış açısı yalnızca çalışan memnuniyetini artırmakla kalmaz; performansı yükseltir ve bağlılığı güçlendirir. Araştırmalar, çalışanlarının sesini duyan ve onlara değer veren şirketlerde iş tatmininin arttığını, işten ayrılma oranlarının düştüğünü gösteriyor.
 
Çünkü işin olduğu yerde insan, insanın olduğu yerde duygu vardır. İşte tam da bu yüzden, duygusal zeka (EQ) insan odaklı bir kültürün olmazsa olmazıdır. Duygusal Zeka, hem bireysel başarıyı hem de kurum kültürünü doğrudan etkileyen bir faktördür. Psikolog ve Duygusal Zeka kavramının öncülerinden Daniel Goleman’a göre, iş hayatındaki başarının %80’i duygusal zeka ile bağlantılıdır. Yani, sadece teknik becerilere değil, empati, iletişim ve duygu yönetimi gibi yetkinliklere yatırım yapan şirketler fark yaratır.
 
Peki, çalışanların duygusal zekasını geliştiren insan odaklı bir çalışma ortamı nasıl yaratılır?
 
✅ Empatiyi öne çıkarın: Çalışanların gerçekten ne hissettiğini anlamak için dinleyin. Ama gerçekten dinleyin.

✅ Geri bildirim kültürü oluşturun: Tek yönlü değil, iki taraflı bir iletişim kurun. Çalışanların fikirlerini önemseyin ve yanıt verin.
✅ Duygusal farkındalığı artırın: Duygusal Zeka geliştirilebilir bir beceri. Liderlere ve ekiplere bu alanda destek sunarak iş yerindeki duygu yönetimini güçlendirin.

Bugün çevrenizdeki birine gerçekten nasıl hissettiğini sormak için iyi bir gün olabilir mi? 😉